Korkutucu Nükleer Savaş Senaryosu

NORTHAMPTON, 18 Aralık 2012 (IPS) – Barack Obama’nın 2008’de başkanlığa seçilmesinin hemen ardından, küresel tıp topluluğunun yüzlerce üyesi ona ve Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’e bir açık mektup yazarak nükleer silahların ortadan kaldırılmasını önceliklerinin ilk sırasına yerleştirmelerini istediler.

&com;Bu zor dönemde çok sayıda aciliyet arz eden krizle karşı karşıyasınız ama bu krizlerin tamamı bir nükleer savaşı önleme ihtiyacı karşısında silikleşiyor. Önümüzdeki birkaç yılda yapacaklarınızın çoğu binyıl sonra tamamen unutulmuş olacak ama kimse nükleer savaş tehlikesini ortadan kaldıran liderleri unutmayacak. Lütfen bizi yarı yolda bırakmayın.&com;

Ne yazık ki korktuğumuz gerçekleşti ve ekonomik kriz diğer tüm meselelerin üzerini örttü ve bugüne kadar Rusya ve ABD liderleri bizi yarı yolda bırakmış görünüyor. Obama’nın yeniden seçilmesi dünyayı nükleer silahsızlanma yoluna sokmak için ona yeni bir şans verdi. Bu, harcanmaması gereken bir olanak.

2008’den bu yana nükleer silahların barındırdığı tehlikeler ile ilgili daha iyi bir anlayışa sahip olduk. On yıllardır ABD ve Rusya arasında olası bir savaşın tüm dünya için yıkıcı insani sonuçları olacağını biliyoruz.

Şimdi, örneğin Güney Asya’da gerçekleşecek çok daha &com;kısıtlı&com;, bölgesel bir nükleer savaşın dahi tüm insanlık için bir tehdit oluşturacağını anlıyoruz. Robock, Owen Brian Toon ve çalışma arkadaşlarının gerçekleştirdiği araştırmalar, Hindistan ve Pakistan’ın 50’şer tane Hiroşima’da kullanılana eşit boyutta bombayı –tüm dünyadaki 25 bin nükleer başlıktan oluşan nükleer cephanenin sadece binde 4’ü- diğer ülkenin şehirlerine karşı kullandığı bir senaryoyu ele aldı. Sonuç, kavrayabileceğimizin ötesinde bir yıkıma işaret ediyor.

Bu senaryoya göre patlamalar, ateş kasırgaları ve radyasyon ilk bir haftada 20 milyon insanı öldürecektir. Fakat bu senaryonun küresel ölçekteki sonuçları daha da yıkıcı olacaktır. Ateş kasırgaları 5 milyon ton kürümü atmosfere kaldırarak güneş ışınlarını bloke edecek ve on yıl boyunca gezegenin ortalama sıcaklığının 1,3 derece Celsius düşmesine neden olacaktır. Bu ani sıcaklık düşüşü; onun sonucu olarak yağışların azalması ve ekim sezonunun kısalması, Güney Asya’dan çok uzakta bulunan bölgelerde gıda üretimini azaltacaktır.

Mutlu Özdoğan’ın yaptığı bir araştırmaya göre ABD’nin mısır üretimi on yıl boyunca yüzde 12 azalacaktır. Lili Xia’nın araştırmasına göre Çin’de sezon ortası pirinç üretimi on yıl boyunca yüzde 15 düşecektir. Yakın zamanda yapılan ön araştırmalar diğer tahılların üretiminde daha da köklü düşüşler olacağını öngörüyor.

Dünya, gıda üretiminde bu düzeyde bir düşüşle baş etmeye hazır değil. Dünya tahıl stokları halihazırda sadece üç aylık tüketimi karşılayacak seviyede ve bu düşüşlere cevap veremez. Dahası, BM’nin yakın zamanda açıkladığı verilere göre şu anda dünyada yetersiz beslenen 870 milyonluk bir nüfus var. Yeterli beslenen ancak gıdasının çoğunu ithal eden ülkelerde yaşayan ek 300 milyon kişi bulunuyor. Bu nüfusun tamamı, yani 1 milyardan fazla insan bu &com;kısıtlı&com; savaşın ardından açlıktan ölme riskiyle karşılaşacak.

ABD ve Rusya arasındaki kapsamlı bir savaşın sonuçlarıysa çok daha yıkıcı olacak. Yüz milyonlarca insan doğrudan ölecek; dolaylı iklimsel etkiler çok daha yıkıcı olacak. Küresel sıcaklık değerleri ortalama 8 derece düşecek; bu düşüş Kuzey Amerika içlerinde ve Avro-Asya’da 20 dereceyi aşacak. Kuzey Yarımküre’de üç yıl boyunca don yaşanacak. Gıda üretimi durma noktasına gelecek ve insan ırkının büyük bölümü açlıktan ölecek.

Soğuk Savaş’ın sonundan bu yana, böylesi bir savaşın asla yaşanmayacağı varsayımına göre hareket ettik. Ama yaşanabilir: iki nükleer süper gücün elinde yaklaşık 20 bin nükleer savaş başlığı var; bunların 2 binden fazlası diğer ülkenin şehirlerini yarım saat içinde yerle bir edecek şekilde 15 dakikadan kısa sürede fırlatılabilecek füzelere bağlı olarak duruyor.

ABD ve Rusya bu geniş cephanelikleri ellerinde tuttukları sürece, bu silahların kazaen ya da kasten kullanılma riski de ortada duruyor. 1979’dan bu yana en az beş kere ülkelerden birinin yanlışlıkla saldırı altında olduğunu sanarak diğer ülkeye saldırmak için hazırlandığını biliyoruz. Bu olayların en yakını Ocak 1995’te oldu. O gün bizi nükleer savaşa birkaç dakika kadar yaklaştıran koşullar bugün de fazla değişmiş değil. Bir daha bu yanlışlık olduğunda, o kadar da şanslı olmayabiliriz.

Bu büyük tehlikenin ayırtına varan 35 ülke birleşerek nükleer silahların ta geçtiğimiz ekim ayında Birleşmiş Milletler’de yeni bir girişimde bulundu. Uluslararası Kızıl Haç/Kızıl Ay Hareketi de nükleer silahsızlanma çağrısı yaptı. Mart 2013’te Norveç hükümeti Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’na taraf tüm devletleri davet ettiği ve nükleer savaşın insani sonuçlarının tartışılacağı bir konferans düzenleyecek.

ABD ve Rusya bu girişimleri sahiplenerek nükleer silahların ortadan kaldırılması için izlenebilir ve uygulanabilir bir anlaşmaya liderlik etmeli. Bu süreç kolay olmayacak ancak alternatifi düşünülemez. Küresel güvenlik politikasının temeli olarak şansa güvenemeyiz. Bu silahları ortadan kaldırmazsak, bir gün şansımız yaver gitmeyecek, silahlar kullanılacak ve el üzerinde tuttuğumuz her şey yok olacak. Olasılıklar daha yüksek olamazdı. (END/COPYRIGHT IPS)

* Ira Helfand Nükleer Savaşa Karşı Uluslararası Doktorlar örgütünün eşbaşkanı ve 1985 Nobel Barış Ödülü sahibi.