İsrail’in Nükleer Ortadoğu İkiyüzlülüğü

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, 1 Ekim 2012 (IPS) – Dünya liderleri bavullarını toplayıp eve doğru yola çıktığında Genel Kurul’daki üst düzey toplantıdan akıllarında kalan bir sahne vardı: Benyamin Netanyahu’nın 27 Eylül’de yaptığı dramatik sunumda nükleer silahlanma konusunda karikatürümsü şekilde çizdiği &com;kırmızı çizgi&com;. Ertesi gün ABD’deki ana akım gazetelerin manşetini bu konu süslüyordu.

İsrail başbakanı İran’ı bu &com;kırmızı çizgi&com;yi geçmemesi konusunda uyarırken, kendi devleti çok uzun zaman önce nükleer güç haline gelerek o noktayı aşmıştı.

Middle Easr Review yazarlarından Mouin Rabbani’nin IPS’e şöyle dedi: &com;Netanyahu’nun dünyaya nükleer silahlar hakkında yön göstermesinin absürtlüğü tam da bu durumun kendisinden kaynaklanıyor: Bir İsrail liderinin Ortadoğu’da nükleer silahlanmanın tehlikeleri konusunda dünyaya yön göstermesi&com;.

Rabbani, İsrail’in bölgedeki tek nükleer güç olduğunun, geçmişte birden çok kereler kitle imha silahları kullanma tehdidini dillendirdiğinin ve kuruluşundan bu yana ısrarlı bir biçimde Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’nı (NPT) imzalamaktan geri durduğunun da altını çizdi.

Bölgedeki oynak politik dengeler üzerine uzun zamandır yazan Rabbani &com;Bu biraz (Hustler dergisinin yayıncısı) Larry Flint’in pornografiye karşı konuşmasına benziyor. Dürüst olmak gerekirse Flynt’in Netanyahu’nun sergilediği ikiyüzlülük seviyesine ulaşması çok zor&com; diye ekledi.

Öte yandan, Genel Kurul toplantısında konuşan diğer Ortadoğulu liderler İsrail’in nükleer silahlanma üzerine sergilediği ikiyüzlülüğü kabullenmiş görünüyordu ve Netanyahu’nun konuşmasına ciddi bir tepki gelmedi.

Ürdün’den Kral Abdullah ve Filistin’den Mahmud Abbas gibi bilinen isimlerin yanı sıra Genel Kurul’a seslenen yeni nesil Arap liderler arasında Mısır’dan Muhammed Mursi, Yemen Devlet Başkanı Abd Rabbu Mansur Hadi, Libya’dan Muhammed Yusuf El Magarief ve Tunus’tan Moncef Marzuki de vardı.

Asyalı bir diplomatik belirttiği gibi &com;Netanyahu’nun nükleer odaklı konuşması bir patlamayla sonlanırken çoğu Ortadoğu lideri sözlerini fısıldayarak sonlandırdı&com;.

Foreign Policy in Focus ve Deadline Pundit’in kıdemli analistlerinden Ian Williams, Arap liderlerin neden bu kadar sessiz kaldığı sorulduğunda, IPS’e, &com;Belki nedenlerden biri, Arap liderler ve halkları İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu o kadar kanıksamış durumdalar ki, bu konunun Batı’da ne kadar önemli görüldüğünü fark etmiyorlar bile&com; dedi.

&com;Dolayısıyla çeşitli kereler İsrail’in nükleer kapasitesine atıfta bulunmuş olsalar da, Netanyahu’nun 200’den fazla gerçek bomba üzerinde otururken kürsüde kağıttan bir maketle poz vermesinin ima ettiği süslü ikiyüzlülüğe cevap vermekte yavaş kaldılar.&com;

Her ne kadar nükleer programının barışçıl olduğunda ısrar etse de, İsrail İranlıların peşinde koşmaya devam ediyor.

Netanyahu’nun geçen hafta delegelere söylediği gibi &com;Anlamlı olan soru İran’ın ne zaman bombaya sahip olacağı değil, bizim İran’ın bombaya sahip olmasını engelleyebileceğimiz noktanın ne zaman geçileceğidir&com;.

Rabbani IPS’e &com;Çoğu yorumcu Netanyahu’nun sözün gerçek ve mecazi anlamıyla karikatürümsü konuşması hakkında yorum yaptı&com; dedi.

&com;Eğer Netanyahu ilgi çekecek bir noktaya vurgu yapmak istiyorsa, İsrail’in neden ısrarla Mısır tarafından nükleer silahlardan ve diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir Ortadoğu için başlattığı girişime ilgisiz kaldığını; dahası, Netanyahu BM kürsüsüne çıkmadan sadece birkaç gün önce aynı konu üzerine ABD’nin de desteğiyle bu yıl Helsinki’de düzenlenecek konferansına katılmayı reddettiğini açıklayabilirdi.&com;

Rabbani, Arap liderlerin İsrail’in İran’a yönelik savaş tamtamlarını çalmasına sessiz kalmasının arkasında, bazılarının bu olasılığın gerçekleşmesini ümit etmelerinin yattığını da öne sürdü.

Diğerleriyse ya ana dışişleri hedefi İran’ın kuşatılması olan etkili Arap ülkeleriyle terse düşmekten çekindikleri, ya da İsrail’le olan çatışmada İran’ın yanında gözükerek Washington’la gerilimin artmasını istemedikleri için sessiz kaldılar.

Rabbani &com;Birkaç on yıl öncesine göre çok farklı bir Ortadoğu var. Ama aynı zamanda değişim de başladı ve temel bir transformasyon gerçekleşiyor&com; diye ekledi.

Bu yüzden Mısır Devlet Başkanı Mursi, konuşmasında Filistin sorununa önceki başkan Mübarek’in zamanında düşünülemeyecek şekilde yer ayırdı. Rabbani &com;Aynısından gelecekte daha fazla görmeyi bekleyebiliriz&com; dedi.

Rabbani ayrıca Ortadoğu’da ABD’nin Ortadoğu’da kendisinden önce gelen Fransızlar ve Britanyalıların yolunu takip ettiği, emperyal döneminin geride kaldığı ve &com;bölgede Amerikan etkisinin dereceli olarak azaldığı&com; yönünde genel bir kabul oluşmaya başladığını belirtti.

Bu durum Arap liderlerin saçma olduğu kadar saldırgan olan ve İslam dünyasında yoğun protestolara yol açan &com;Müslümanların Masumiyeti&com; adlı film hakkında konuşmak zorunda hissetmesini de açıklıyor.

Rabbani &com;Bu video, ya da onun hakkında ki haberler bilgede gerçek bir tepkiye yol açtı. Ve bu videoyu eleştirmek, Washington’a yakınlığıyla bilinen liderler için, saygınlıklarının o son kırıntısını kaybetmediklerini gösterebilmeleri açısından iyi bir fırsat oldu&com; dedi.

Williams da Mursi’nin video hakkında konuşurken dikkatli davrandığını belirtti.

&com;Batı’daki Hıristiyan liderler geçmişte dine hakaret yasalarının uygulanmasını istemişlerdi; bazı ülkelerse ifade özgürlüğünü öncelemek konusunda çok kararlılar. Mursi’nin yaklaşımı içeride ve dışarıdaki tepkileri dengelemek yönünde şekillendirilmişti.

&com;Suriye konusunda İran’ın yanında yer alması tabii ki ABD-İsrail konsensüsüne karşıydı ama bu konuda yalnız değil ve [İran Devlet Başkanı] Ahmedinecad’ın konuşmasında Suriye konusuna girmediği göz önüne alınırsa bazı sonuçlara da ulaşmış görünüyor.&com;