Ortadoğu’da Nükleersiz Bir Bölge Fikri Ortada Kaldı

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, 11 Eylül 2014 (IPS) – Dört uzun yıl süren müzakerelerin ardından, çatışmalarla bölünmüş Ortadoğu’da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge kurma önerisi ortada kaldı ve belki de tamamen gündemden çıktı.

Fakat nükleer silahsızlanmanın amansız bir savunucusu olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon öneriyi tekrar canlandırmak konusunda kararlı.

Genel Kurul’un 16 Eylül’de açılacak 69. oturumuna sunduğu yıllık raporda &com;Ortadoğu’da nükleer silahlardan ve tüm kitle silahlarından arındırılmış bir bölge oluşturmak üzere bir konferans toplamak konusunda kararlıyım&com; dedi. Ban, böylesi bir bölge oluşturmanın, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) bütünlüğü açısından &com;büyük önemi bulunduğunu&com; belirtti.

&com;Nükleer silahlardan arındırılmış bölgeler, nükleer silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasını önlemek üzere oluşturulan düzenlemelere, bölgesel ve uluslararası güvenliğe ciddi katkı sunuyor&com; diye ekledi.

Hali hazırda, Orta Asya, Afrika, Mongolya, Güneydoğu Asya, Güney Pasifik, Latin Amerika ve Karayipler, Antartika ve Dış Uzay’da çerçevesi uluslararası anlaşmalarca belirlenen nükleer silahlardan arındırılmış bölgeler bulunuyor.

Ortadoğu’da süre giden –Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Filistin’i istikrarsızlaştıran- siyasi krizler, silahlı çatışmaların yoğun olarak yaşandığı bölgeyi nükleer silahlardan arındırmak üzere uzun zamandır gündemde olan önerinin daha da geri plana düşmesine neden olabilir.

2010 NPT Değerlendirme Konferansı sırasında ortaya atılan öneri, 2015 Değerlendirme Konferansı’ndan önce gündeme gelmeyebilir -o sırada gündeme gelmesi de şüpheli görünüyor. Nükleer karşıtı aktivistlere göre, eğer öneri gündeme girmezse, bu durum konferansın tamamını boşluğa düşürebilir.

Konferansa ev sahipliği yapmak üzere aktif şekilde çaba harcayan Finlandiya, toplantının tamamen Ortadoğu’daki en güçlü müttefiklerinden biri olan İsrail’in nükleersizleştirilmesine odaklanacağından endişe duyduğunu söyleyen Amerika Birleşik Devletleri’nin muhalefeti karşısında çekimserleşti.

Kudüs merkezli Filistin-İsrail gazetesinin eş editörü Hillel Schenker, IPS’e, yakın geçmişte yaşanan Gazze-İsrail savaşı konferansın toplanmasının önüne yeni sorunlar çıkarmış gibi görünse de, aslında ilerleme için yeni fırsatlar yarattığını söyledi.

Ateşkes müzakerelerinde ev sahibi olarak ciddi bir arabuluculuk görevi üstlenen Mısır’ın, ilk anlaşmada ele alınmayan konular üzerine yapılacak görüşmeler açısından da merkezi konumda olduğunu ekledi.

Trajik sonuçları olan karşılıklı şiddet sürecinde, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Başkan Abbas tarafından yönetilen Filistin Yönetimi arasında Hamas’a karşı stratejik bir çıkar ortaklığı oluştuğu yönünde bir algının ortaya çıktığını belirten Schenker bunun Irak ve Suriye’de aktif olan kökten İslamcı güçlere de yöneldiğini söyledi.

&com;Bu gayrı resmi ittifak bölgesel güvenlik konusunda yeni anlayışların doğmasına fırsat tanıyabilir&com; diye ekledi.

Böylesi bir gelişme ateşkesin ötesine giden girişimler gerektireceği gibi İsrail-Filistin sorununun çözümü için ciddi müzakerelerin yeniden başlamasını da getirebilir, dedi.

Yeni Zelanda Silahsızlanma Üzerine Danışmanlık Komitesi’nin eski başkanı Bob Rigg, IPS’e, silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturmak üzere bir konferans düzenlemek için şu ana kadar çok sayıda girişim olduğunu söyledi.

&com;Bu girişimler bir yere varmadı, çünkü bölgesel bir nükleer silahlardan arındırılmış bölge oluşturmanın ön koşulu, İsrail’in nükleer cephaneliğinin uluslararası gözlem altında ortadan kaldırılmasıdır.&com;

Nükleer karşıtı bir aktivist olan ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPWC) eski editörü olan Rigg, nükleer silah sahibi olmak İsrail’in ilk lideri Ben Gurion’un öncelikleri arasındaydı ve o günden bu yana da ülkenin güvenlik politikasının kalbinde yer alıyor, diye ekliyor.

İsrail hükümeti resmi olarak nükleer silah sahibi olduğunu açıklamaktan her açıdan kaçınırken, konferans düzenlense dahi bu konu üzerinde anlamlı bir tartışma yürütmenin imkansızlığına dikkat çekiyor.

&com;İsrail’in nükleer silahlanmasına yardım eden Batılı hükümetler, bu silahları asla ağızlarına almayarak, sessiz bir şekilde bu entrikaya katılıyor ve sorunun katlanmasına neden oluyor.&com; Örneğin, diyor Rigg, eski ABD başkanlarından Jimmy Carter bir keresinde İsrail’in nükleer silah sahibi olduğunu belirttiği için ABD’li politikacılar ve medya tarafından topa tutulmuştu.

Nükleer Asır Barış Derneği’nin New York direktörü olan ve aynı zamanda Abolition 2000 kampanyasının koordinasyonunda yer alan Alice Slater, IPS’e, Ortadoğu’da nükleer ve kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölge üzerine bir konferans düzenleme konusunda irade gösterilmezken NPT’nin saygınlığının şüpheye düşeceğini belirten BM Genel Sekreteri Ban’ın önemli bir uyarıda bulunduğunu belirtiyor.

1970’te yürürlüğe giren NPT, anlaşmaya taraf devletlerin nükleer silahlanma yarışının ve nükleer silahlanmanın önünü erken bir dönemde alabilmek için iyi niyetle etkili önlemleri içeren müzakereler gerçekleştirmesini ve genel olarak da uluslararası denetim altında tam bir silahsızlanmaya yönelmelerini içeriyor, diye ekliyor.

Nükleer silaha sahip olan beş ülke (Birleşik Krallık, Rusya, ABD, Fransa ve Çin) dahil olmak üzere tüm ülkelerin imzaladığı anlaşmaya taraf olmayan sadece üç ülke var.

Sadece Hindistan, Pakistan ve İsrail anlaşmaya imza atmayarak nükleer cephanelik oluşturma yoluna gitti.

Slater, anlaşmanın açık kapılarından birini değerlendiren Kuzey Kore’nin de, nükleer teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanımı hakkını kullanarak teknolojiyi edindiğini, ardından da bomba üreterek anlaşmadan geri çekildiğini hatırlattı.

Eğer taraflar uzatma konusunda uzlaşmazsa NPT 25 yıl içinde ortadan kalkacak.

Schenker, IPS’e, ABD’nin aktif desteği olmaksızın konferansın toplanamayacağını belirtti.

Kasım ayındaki ara seçimlerin sonucu ne olursa olsun Başkan Barack Obama, kendi mirasını oluşturmak, Nobel Barış Ödülü’nü meşru hale getirmek ve 2009 Prag konuşmasında açıkladığı &com;nükleer silahların olmadığı bir dünya&com; vizyonunu ileriye taşımak için iki yıla daha sahip olacak.

BM genel sekreterinin Ortadoğu konferansının 2015 NPT Değerlendirme Konferansı öncesinde toplanmamasının &com;taraf devletlerin anlaşmanın işlerliği konusunda başarılı bir değerlendirme yapma yeteneğini; anlaşma ve bağlı silahsızlanma düzenlemelerinde yer alan hedefleri zayıflatacağını&com; söyledi.

Bu süreci ilerletecek girişimlerden birinin de, 2002’de Beyrut’ta düzenlenen Arap Ligi Zirve Konferansı’nda ortaya çıkan Arap Barış İnisiyatifi (API) olduğunu ekledi.

API, işgali sonlandırması ve Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te bağımsız bir Filistin devletinin kurulması karşılığında Arap dünyasının İsrail’i tanıyarak normal ilişkiler geliştirmesini öneriyor.

API’nin bölgesel barış ve güvenlik rejiminin tesisi konusunda da bir zemin sunabileceğini belirtti.

2010 NTP Değerlendirme Konferansı sırasında kararlaştırılan uluslararası konferans, eğer tüm taraflar diplomatik bir akılla yaklaşırsa, bu yeni bölgesel barış ve güvenlik rejiminin önemli bir parçası haline gelebilir, dedi.

Schenker’e göre, bölgedeki yeni ortaya çıkan stratejik &com;ittifak&com; konferansın toplanması için bir zemin sunabilir.

İran’ın nükleer programı üzerindeki müzakerelerin başarılı bir şekilde sonuçlanması da konferansa giden yolda bir yapı taşı olabilir. Slater IPS’e, 2015 NPT Değerlendirmesi’nde bir gelişme olması olasılığının oldukça az olduğunu söyleyerek güvenirliliği yara alan anlaşmanın geleceğinin belirsiz olduğunu ekledi.

&com;Gazze ve İsrail’de yaşanan son felaketin İsrail’in Ortadoğu konferansına katılma konusundaki isteksizliğinde bir değişime yol açıp açmayacağını hesaplamak güç.&com;

Dünya kimyasal ve biyolojik silahları yasaklamışken, nükleer silahların yasaklanması için bir tartışmayı başlatmak üzere bu yeni ve umut vadeden girişimi desteklemek için bir neden daha, diye ekledi.