Rusya Nükleer Konusunda Daha İyisini Yapabilir

MOSKOVA, 16 Ekim 2013 (IPS) – Uzmanlar, nükleer silahsızlanma politikasını değiştirmek konusunda tutuk davransa da, Kremlin yönetiminin Suriye’de kimyasal silahların ortadan kaldırılması yönündeki girişimine bakarak Rusya’nın önümüzdeki dönemde dünyanın nükleer silahlardan kurtulması yönünde daha pozitif bir rol oynayabileceğini düşünüyor.

BM Genel Kurulu’nun kısa süre önce düzenlenen – ve bir ilk olan- nükleer silahsızlanma üzerine üst düzeyli toplantısında Rusya daha fazla indirime gitmeyeceği konusundaki duruşunu korudu.

Rusya’nın talebi, öncelikle ABD’nin stratejik savunma sistemleri, var olan indirim anlaşmalarının tam olarak uygulanması ve diğer ülkelerin silahlanma programları gibi konuların bir çözüme ulaştırılması.

Geçen ay New York’ta düzenlenen konferansta, Suriye’nin kimyasal silah cephaneliklerini ortadan kaldırma kararı en az nükleer silahlanma kadar konuşulan bir konu başlığıydı.

Uzmanlara göre, ilk olarak Moskova tarafından ortaya atılan ve Suriye ile varılan anlaşma, eğer bir ülke kitle imha silahları programını gözden geçirmeye ikna edilirse, diğerlerinin de ikna edilebileceğini gösteriyor.

Carnegie Moscow Center’dan silahsızlanma uzmanı Petr Topychkanov, IPS’e, &com;BM konferansında Rusya’dan yeni bir tavır beklemek için bir sebep bulunmuyordu ama Suriye kimyasa silah anlaşmasının ardından değişim umudu belirdi&com; dedi.

&com;Bu anlaşma, Rusya ile diğer ülkeler arasında kitle imha silahlarından kurtulmak için işbirliğini gerçekleşebileceğini gösteren güzel bir örnek oldu. Bu olayda konu nükleer silahlar olmasa da, Rusya’nın diğer ülkelerle silahsızlanma tartışmasını başlatabileceği yönünde bir işaret sundu.

&com;Suriye, kimyasal silah cephaneliklerini ortadan kaldırmayı taahhüt eden Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne taraf ülkeler arasında yer almıyordu ancak buna rağmen ikna oldu ve silahlarını ortadan kaldırdı. Eğer bu Suriye’de yapılabiliyorsa, neden başka ülkelerde de diğer kitle imha silahalrı – mesela nükleer silahlar- için uygulanamasın?&com;

Her ne kadar Rusya ve ABD tüm dünyadaki nükleer silahların yüzde 90’ına sahip olsa da, Kremlin yönetimi konunun bu iki ülke arasında kalmaması ve nükleer silah sahibi tüm ülkeleri kapsaması konusunda ısrarcı.

Devlet Başkanı Vladimir Putin, komşuları cephaneliklerini büyütürken ülkelere yapılan silahsızlanma çağrılarını birçok kez açıkça eleştirdi.

BM konferansında da Rusya, nükleer ve diğer kitle imha silahlarına sahip ülkelerin tamamı sorumluluk üstlenmeden silahsızlanma konusunda yol alınmayacağını tekrarladı.

Topychkanov &com;Rusya, silahsızlanma konusunu sadece Rus-Amerikan ilişkileriyle kısıtlı olarak ele almıyor. Moskova diğer ülkeleri de silahsızlanma anlaşmalarına taraf olmaya çağırıyor.

&com;Bunların, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinin silahsızlanması gibi, çok taraflı anlaşmalar olması gerekmiyor –bu imkansız olurdu. Fakat çok sayıda ikili anlaşma yapılabileceğini söylüyorlar.&com;

Rusya ve ABD arasındaki silahsızlanma çabaları son yıllarda oldukça yavaşladı. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana her iki tarafta da savaş başlıklarının sayısını azaltmak üzere pek çok anlaşma yapıldı.

Bu yılın başlarında ABD Başkanı Barack Obama tarafından her iki tarafından da cepheliklerini üçte bir oranında azaltması yönünde yapılan çağrı Kremlin tarafından havada bırakıldı. Rusya, iki ülke arasında füze atış kapasitesindeki farklar nedeniyle askeri savunmasının zayıflayacağını düşünerek ciddi indirimlere şüpheyle yaklaşıyor. Rusya aynı zamanda ABD’nin füze savunma sistemi planlarının da ayırdında ve bu sistemlerin kendisine karşı kullanılmayacağına dair bir güvencenin yokluğunda nükleer silahların azaltımına da yanaşmayacaktır.

Viyana Silahsızlanma Merkezi’nden Nikolai Sokov, IPS’e, &com;Rusya’nın nükleer silahsızlanma konusundaki duruşu oldukça sert. Bunu değiştirmek için de bir neden göremiyorlar&com; dedi.

&com;İçeride kamuoyu nükleer silahsızlanmaya çok sempatiyle yaklaşmıyor ve uluslararası alanda da diğerlerinden bir hareket bekliyorlar. ABD’nin iç politika yüzünden taviz veremediği yolundaki argüman çoğu zaman ‘biz neden sorumluluk alalım, herkes elini taşın altına koymak zorunda’ şeklinde karşılanıyor.&com;

Rus yetkililer, ABD’nin taahhütlerini sürüncemede bırakmasına karşın kendilerinin 2010’da Washington’da imzalanan START anlaşmasına uygun şekilde nükleer cephaneliğini küçülttüğünü vurgulamaktan da mutluluk duyuyorlar.

Bu yılın başında yayınlanan son resmi rakamlar, her ne kadar her iki ülkenin anlaşmada belirtilen sayılara inmek için 2018’e kadar süreleri olsa da, Rusya şimdiden sınırın altına inmişken ABD’nin stratejik savaş başlıkları ve fırlatıcı sayılarında sınırın epey yukarısında durduğunu gösteriyor.

Rusya aynı zamanda nükleer cephaneliği üzerinde daha fazla harcama yapmayı da savunuyor. Daha bu ay medyada yer alan haberlere göre hükümet önümüzdeki üç yıl boyunca her yıl nükleer cephaneliği için yapılacak harcamaları yüzde 50 artırma kararı aldı. Böylece çoğu Sovyet döneminde kalma silahların ve teknolojinin bakımı yapılacak ve geliştirmesi sağlanacak.

Topychkanov &com;Rusya silahlanma konusunda taahhütte bulundu ama nükleer cephaneliği yaşlı, bakımı pahalı ve modernize edilmek zorunda. Moskova START anlaşmasına ve onun sınırlarına tabii ama bu sınırlar içinde nükleer cephaneliğini güncellemek ve geliştirmek istiyor&com; dedi.

Öte yandan, Rusya’nın kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması ya da bu yönde müzakerelerin başlaması için diğer ülkelerle ikili anlaşmalar yapmak konusundaki gündemi ne olursa olsun, Moskova yönetimi ABD ve Rusya’nın nükleer silahsızlanma çalışmalarının yavaşlatılmasından çok da mutsuz değil.

Sokov, IPS’e, &com;Moskova’daki liderler aslında bu pat durumundan hoşnutlar. Bu durum onlara nükleer silah modernizasyon programlarını sürdürme olanağını tanıyor. ABD’nin yapmaya çalıştıkları – örneğin füze savunma sistemi- daha yıllar uzakta ve Rusya’nın güvenliğini tehdit edebilecek bir boyuta ulaşmasıysa daha da uzakta.

&com;Tüm taraflar ihtiyaçları olduğunu düşündükleri programları sürdürmek için silahsızlanma çalışmalarındaki yavaşlamadan faydalanıyor. Büyük bir çatışma tehdidinin yokluğunda bunu yapmayı göze alabiliyorlar ve planlarını bozabilecek tek güç uluslararası toplumun baskısı olabilir. Bu da yeterince güçlü değil.&com;