ABD ve Rusya’nın Nükleer Silahsızlanma Hızı Düşüyor

WASHINGTON, 17 Aralık 2012 (IPS) – ABD ve Rusya, her ne kadar Soğuk Savaş’ın zirvesindeki göre nükleer silah sayılarını ciddi oranda düşürmüş olsalar da, Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’nun (FAS) Pazartesi günü yaptığı açıklamaya göre bu düşüşün hızı azalıyor.

Dahası, bu iki ülke, geri kalanların 15 katına karşılık gelecek biçimde tüm dünyadaki nükleer silahların yüzde 90’ına sahip olmayı sürdürüyor.

FAS Nükleer Bilgi Projesi yöneticisi Hans M. Kristensen &com;Önceki 20 yılla karşılaştırıldığında nükleer silahsızlanmanın hızı yavaşlıyor&com; dedi. &com;Hem ABD, hem de Rusya daha fazla silahsızlanma konusunda daha çekinceli davranıyor ve gelecek 10 yıldaki önceliklerini varolan cephaneliklerini modernize ederek geliştirmeye veriyor.&com;

Gelecek 10 yıldaki gelişmelere bakan yeni yayınlanan FAS raporuna göre, ABD 1991’de 19 bin civarında olan nükleer silah sayısını bugün 4650’ye indirmiş durumda. Rusya’nın sayıları kamuoyuna açıklanmasa da, FAS’ın tahminlerine göre bu ülkede düşüş daha hızlı gerçekleşti ve 30 bin olan silah sayısı 4500 civarına indi. Öte yandan iki ülkede toplam 16 bin silah imha edilmeyi bekliyor.

Bu sayılar yaklaşık 5 katlık bir düşüşe işaret ediyor ve kısa menzilli nükleer silahlarda Washington’un yüzde 85, Moskova’nın da yüzde 93 indirime gittiğini gösteren oranlarla destekleniyor.

Bu veriler uluslararası diplomasi ve bağlılık açısından önemli bir başarıyı gösterse de, FAS analistleri uzun dönemde bu izleğin &com;giderek daha az ilgi çekici ve anlamlı&com; olarak görüldüğünü vurguluyor.

ABD ve Rusya arasında Yeni Stratejik Silah İndirimi Anlaşması (START) 2011’de yürürlüğe girmiş olsa da, sözleşmenin bitiş tarihi olan 2018’de her iki ülkenin sahip olduğu stratejik nükleer silah sayısı bugüne göre &com;marjinal bir düşüş&com; göstermiş olacak.

Yeni elde edilen verilere karşılık, önümüzdeki dönemde ya yeni bir dizi silahsızlanma anlaşmasının yapılması ya da ülkelerin tek taraflı olarak azatlım programları başlatması gerekiyor. Her iki seçenek de gerçekleşmezse, &com;geniş nükleer cephaneliklerin uzun zaman daha varlığını koruması&com; olası.

Seçimlerin tamamlanmasının ardından, Başkan Barack Obama’ya seslenen Kristensen &com;bir kez daha nükleer silah kontrolünü dış politikasının aşlıca ve görünür bir parçası haline getirmesi&com; çağrısında bulundu. Borç ve hükümet harcamalarının geniş bir şekilde tartışıldığı bir dönemde, ABD’nin tek taraflı olarak indirime gitmesi için de uygun zeminin olduğunu vurguladı.

FAS raporunu destekleyen Washington merkezli bir barış ve güvenlik odaklı kurum olan Ploughshares Fund’a göre, ABD önümüzdeki 10 yılda nükleer programına 640 milyar dolar harcamayı planlıyor.

Nükleersiz dünya

Başkan Obama ilk dönemine, 2009’da Prag’da yaptığı ve nükleer silahların varlığının &com;her yerde yaşayan tüm insanların sorunu olduğunu&com; söylediği güçlü bir konuşmayla başlamıştı.

Sadece birkaç ay önce göreve başlayan başkan, ABD’nin bu konuda özgün bir sorumluluğu olduğunu da eklemişti. &com;Nükleer silah kullanmış olan tek nükleer güç olarak, ABD’nin harekete geçmek için ahlaki bir sorumluluğu bulunuyor… Dolayısıyla bugün ben açıkça ve inançla, ABD’nin nükleersiz bir dünyada barış ve güvenliğe olan bağlılığını vurguluyorum.&com;

Takip eden dört yıl boyunca, en önemlisi START anlaşmasının imzalanması olmak üzere, Washington’da bu konu üzerine çok kısıtlı bir yasal çaba gösterildi. Kapsamlı Nükleer Test Anlaşması’nı imzalamaktan tekrar ve tekrar imtina eden Washington’un tavrı karşısında, Kristensen ve diğerleri gelişmeyi &com;vasat&com; olarak tanımlıyor.

Öte yandan, kısa süre önce geçekleşen başkanlık seçimlerinin ardından Başkan Obama silahsızlanma konusunda yeni bir dizi girişimde bulunmaya bağlı olduğunu gösteren işaretler verdi. Aralık ayının başında, seçimin ardından yaptığı ilk dış politika konuşmasında, geçmiş başarılara karşın &com;ABD’nin sonuca yaklaşmaktan uzak olduğunu&com; belirtti.

&com;Rusya varolan anlaşmamızın ülkelerimiz arasında değişen ilişkilerin hızını yakalayamadığını söyledi. Buna cevabımız, anlaşmayı geliştirmeye hazır olduğumuzdur&com; diye ekledi.

Washington merkezli bir izleme kuruluşu olan Arms Control Association yöneticisi Daryl G. Kimball, IPS’e e-postayla verdiği cevapta, &com;Bu ifadeler ulusal güvenlik ekibine, Kongre’ye, Amerikan halkına ve dünyaya Obama’nın nükleer risk azatlımı konusundaki girişimleri tamamlama yönünde verdiği önemli bir işaret&com; dedi.

&com;Cesur adımlar atarak, Başkan Obama küresel ölçekte nükleer tehlikeleri azaltabilir, sıkıntılı nükleer silahsızlanma sistemini güçlendirebilir ve kalıcı bir uluslararası nükleer güvenlik mirası bırakabilir.&com;

Geçtiğimiz haftalarda Washington’da Başkan Obama’ya bu yönde artan sayıda çağrı geldi ve hem Rusya’yla yeni anlaşmaların imzalanması hem de tek taraflı olarak ABD’nin cephaneliğini azaltması konusunda talepler arttı. Öte yandan her iki cephede de olasılıklar iç karartıcı.

Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Endowment for International Peace tarafından yayınlanan bir politika notuna göre silah kontrol konusu ABD’de &com;Soğuk Savaş’ın sonundan bu yana en partizan halini aldı&com;. Notun editörü James M. Acton bu durumun kısmen Cumhuriyetçilerin Başkan Obama’nın son hedefine, nükleersiz bir dünya hedefine karşı çıkmasından kaynaklandığını söyledi.

Dahası, Obama’nın iki ülke ilişkilerini yeniden kurma çabalarına karşın son aylarda ABD-Rusya ilişkileri özellikle ABD’nin Avrupa’da kurmayı planladığı füze savunma sistemi üzerinden artan şekilde gerginleşti.

Son 40 yılda ilk kez olmak üzere, ABD Kongresi’nin Rusya’yla ticari ilişkileri normalleştirme yönünde attığı adımlar, Moskova’yı insan hakları konusundaki kötü sicili nedeniyle cezalandırmayı hedefleyen yaptırımlarla anında gölgelendi.

Rus hükümetinin cevabı da aynı sertlikte oldu ve bu yasanın &com;ikili işbirliği olanaklarını olumsuz etkileyeceğini&com; vurguladı.